Coğrafyanın Kısa Tarihi

Adem/ Ocak 8, 2024/ Coğrafya/ 0 Yorumlar

Coğrafyanın Kısa Tarihi

Coğrafya, sadece ayak bastığımız toprakları değil, gökyüzündeki yıldızların dansını, uzak galaksilerin hikayesini de içinde barındırır. Bizim için bilinmeyen uzay, coğrafyanın sonsuz haritasının sadece bir sayfasıdır.

Coğrafyanın Kısa Tarihi

Coğrafya, sadece ayak bastığımız toprakları değil, gökyüzündeki yıldızların dansını, uzak galaksilerin hikayesini de içinde barındırır. Bizim için bilinmeyen uzay, coğrafyanın sonsuz haritasının sadece bir sayfasıdır.

Uzak Çağ Coğrafyası

Coğrafyanın kısa tarihine bakmak istersek öncelikli olarak uzak çağ coğrafyası ile başlayabiliriz. İnsanlık, varoluşunun başlangıcından itibaren doğayla etkileşim halinde oldu. İlk insanlar, avcılık ve toplayıcılık faaliyetleri sırasında doğal yaşam ortamlarını keşfetmeye ve anlamaya çalıştı ve bu sayede insan doğayla etkileşim halinde kaldı. Tarımın keşfi, insanların yerleşik hayata geçmesine yol açtı. Tarım faaliyetleri toprak kullanımı, su kaynakları, iklim ve sabit yerleşimler insan ve coğrafya arasındaki etkileşimi doğrudan arttırdı. Sabit yerleşimler, tarım faaliyetlerini sürdürebilmek ve ürün depolamak için önemli hale geldi. Tüm bunlar ışığında özellikle de tarımın belirli alanlarda yoğunlaşmayı gerektirmesiyle ilk şehirler ortaya çıkmaya başladı. Şehirlerin kurulacağı yerler belirlenirken yine su kaynaklarına erişim, toprak verimliliği, iklim koşulları ve topografik faktörler gibi coğrafi özelliklere dikkat etmişler. İlk çağlarda bu etkiler Dicle ve Fırat arasında yer alan Mezopotamya uygarlıklarını doğurdu.

Klasik Coğrafya ve İslam Coğrafyası

Antik Yunan dönemi coğrafyası

Coğrafyaya ilk katkıları antik dönemde yaşamış olan bazı düşünürler yaptı. Coğrafyanın temel kavramlarının oluşması, yerleşim yerleri ve doğanın anlaşılmasına katkıda bulunulmuş oldu. M.Ö. 8. yüzyılda antik Yunan şairi Homeros İlyada ve Odysseia adlı destanlar ile antik Yunan dünyasına ait coğrafi yapı ve mitolojileri tanıttı. Daha sonra yine Yunan medeniyetinde antik Yunan filozoflarından ve coğrafi düşünce ile ilgili önemli katkılar sunan Anaksimandros ortaya çıktı. Yunan medeniyeti devamında Herodot, Miletli Tales ve Eratosthenes’in de coğrafya adına büyük katkıları olmuştur. Özellikle Thales gökyüzündüki yıldızları ve gök cisimlerinin matematiksel düzenini anlaşama çalışırken Eratosthenes de güneş ışığının dünyaya dik gelmediği bir dönemde yapılan gözlemlerle dünyanın çevresini hesaplamış, dünyanın çevresini ölçmeye ve coğrafi koordinatları belirlemek için ilk ciddi girişimleri yaparak astronomiye de katkıda bulunmuştur. Yerleşik hayata geçiş, tarımın başlaması ve yerleşimcilerin mevsimleri, kolonizasyon ve tarım faaliyetlerini takip etme ihtiyacı astronomiyle olan ilgiyi devam ettirdi. İnsanlar, tarım için uygun zamanlamayı belirlemek ve takvimleri oluşturmak amacıyla gökyüzündeki astronomik olayları, özellikle güneşin hareketlerini, gözlemlemeye başladılar. Yerleşik topluluklar, gökyüzündeki yıldızları, gezegenleri ve diğer gökcisimlerini gözlemlemek için gözlemevleri kurmaya başladılar. Bu gözlemler, zaman içinde astronomik takvimlerin oluşturulmasına ve gökyüzündeki düzenin anlaşılmasına katkıda bulundu.

beautiful building near snowy mountains
El Hamra Sarayı

İslam coğrafyasında bir dizi önemli gelişme, özellikle İslam’ın ortaya çıkışından sonraki ilk yüzyıllarda ve özellikle Abbasi Halifeliği döneminde (8. yüzyılın ortalarından 13. yüzyılın başlarına kadar) büyük bir kültürel ve entelektüel gelişme yaşamıştır. Bu dönemde antik Yunan, Çin ve Roma eserleri Arapça’ya çevrilmiş, korunmuş ve geliştirilmiştir. Matematik, astronomi, tıp, coğrafya gibi birçok alanda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bağdat, Şam ve Kahire gibi şehirlerde üniversiteler kurulmuş ve bu üniversitelerde bilim, felsefe, tıp, matematik ve astronomi gibi alanlarda eğitim verilmiştir. Bağdat, Şam, Endülüs gibi şehirlerde birçok bilim insanı ve entelektüel yetişmiştir. İslam coğrafyasının babası Irak coğrafya ekolüne dahil olan İbn Hurdazbih olarak bilinmektedir. El-Biruni (973-1048) coğrafi konulara dair yaptığı ölçümler ve harita çalışmalarıyla da tanınmış, Kaşgarlı Mahmut Divanü Lugati’t Türk’ünde yer adları ve coğrafi özelliklerden bahsetmiştir. İdrisi (1100-1165) ise Roger’in Kitabı olarak bilinen eseri ile ön plana çıkmıştır. Eser, Ortacağ’da İslam dünyasında yazılmış dünya haritasını içeren kapsamlı bir coğrafya kitabı olarak dikkat çeker.

Antik Yunan medeniyetinin sona ermesi ve Roma İmparatorluğu’nun yükselişine geçiş dönemini temsil eden Helenistik çağ ortaya çıktı. Roma İmparatorluğu döneminde yapılan askeri seferler coğrafi bilgilerin toplanması ve haritalandırılmasında önemli yer tuttu. Ayrıca, Strabo yazdığı Geographika adlı eseri coğrafyanın ilk sistemli ve bütünlük arz eden çalışmalarından biriydi. Roma İmparatorluğu’nun genişlemesi, yolların inşası ve askeri stratejiler, coğrafi alanlardaki etkileşimleri arttırdı. Antik dönem coğrafyacıları, dünyanın doğasını, yerleşim yerlerini ve insanların çevreleriyle olan etkileşimlerini anlamak amacıyla çeşitli konularda önemli katkılarda bulunurken bu dönemin coğrafi düşüncesi sonraki dönemlerdeki bilim ve keşiflere temel oluşturmuştur.

Seyahatnameler ve Coğrafi Keşifler

mechanical pencil a note pad and a navigational compass lying on a world map

Seyahatnameler, gezilen yerlerdeki coğrafi özellikleri, iklimi, flora ve fauna gibi doğal özellikleri detaylı bir şekilde açıklaması ile coğrafya bilimine bölgesel ve yerel düzeyde zengin ve güvenilir bilgiler sağlamıştır. Sadece bununla kalmayıp az bilinen bölgelerin keşfinin belgelenmesini, farklı kültürleri kayıt altına almasıyla insani ve toplumsal coğrafya kayıtlarının oluşması ve bunların kültürel gelişim üzerindeki etkilerini anlamamıza yardımcı olmuştur. Keşifler ve bunların kayıt altına alınması sırasında denizcilik ve navigasyon teknolojisi büyük bir gelişme gösterdi. Pusula ve gemi tasarımlarındaki ilerlemeler coğrafi keşiflere ve yeni ticaret yollarının keşfine yol açtı. Hindistan’a ve Uzak Doğu’ya yönlendirilen geleneksel kara ticareti yolları alternatif deniz rotalarının keşfetmeyi sağladı. İnsanlar arası artan etkileşim beraberinde aynı dönemde sanat, edebiyat, bilim ve felsefe alanlarında büyük bir canlanmanın yaşandığı, antik Yunan ve Roma kültürlerinin yeniden keşfedildiği, klasik eserlere olan ilgi arttığı, sanat ve bilimde özgün çalışmalar ortaya çıktığı insan merkezli düşünceye ve bilgiye duyulan açlığı karakterize eden Rönesans dönemi yaşandı. Topraklar keşfetmeleri ve kültürler arası etkileşimin arttığı bir dönemi temsil eden coğrafi keşifler döneminde Avrupalı denizciler yeni deniz rotaları arayışı sonucunda yeni keşiflerde bulundular. Christopher Columbus’un 1492’deki Amerika’ya ulaşması, bu dönemin başlangıcı olarak kabul edildi. Columbus’un Amerika’nın varlığını keşfetmesi, Avrupalıların yeni ticaret yolları arayışına girmelerine neden oldu. Vasco da Gama’nın 1497-1498’deki Hint seferi, Doğu Asya’ya ulaşmada yeni deniz rotalarının mümkün olduğunu gösterdi. Ferdinand Magellan’ın 1519-1522’deki dünya turu, dünyanın yuvarlak olduğunu ve Okyanus’un genişliğini göstererek coğrafi bilgiyi genişletti. Amerigo Vespucci’nin Güney Amerika kıtasını keşfi ve adının verilmesiyle birlikte, kıtanın ayrı bir kıta olduğu düşüncesi pekişti. Bu dönemdeki keşifler, coğrafi bilgi birikimini artırmanın yanı sıra kültürler arası etkileşimi de beraberinde getirdi. Ancak aynı zamanda, bu keşiflerin sömürgecilik ve yerli halklar üzerindeki olumsuz etkileri de kaçınılmazdı. Coğrafi keşifler, dünya haritasının genişlemesine, ticaret yollarının değişmesine ve kültürler arası alışverişin hızlanmasına katkıda bulunarak daha kapsamlı bir coğrafi anlayışın oluşmasını sağladı.

Rönesans Dönemi

Rönesans dönemi son yüzyılında özellikle 16. yüzyılda kilise ile ilgili eleştirilerin arttığı ve Hristiyanlıkta dini reform hareketlerinin başladığı din ve reform dönemi ortaya çıktı. Bu dönemde yaşanan dini reform hareketleri, kilisenin etkisini sorgulamış ve bu durum sadece dini anlayışlarda değil, genel dünya görüşlerinde de değişimlere yol açmıştır. Yeni dünya görüşleri, insanların dünya ve evren hakkındaki anlayışlarını şekillendirdi. Coğrafya bilimi, bu yeni dünya görüşlerini ve kozmolojik değişimleri anlamak ve açıklamak için önemli bir araç haline geldi. Öyle ki bu dönemde en çok bilinen olaylardan biri yaşandı. İtalyan astronom Galileo, dünyanın güneş etrafında döndüğünü savunan modeli desteklediği için Roma’da kilise mahkemesi tarafından yargılandı.

Aydınlanma Dönemi

Özgür düşünce, bilimsel yöntem, bireysel özgürlükler ve devletin sınırlanmış gücü gibi değerlere vurgu yaparak Orta Çağ’ın dogmatik ve despotik yapısına karşı çıkan bir entelektüel aydınlanma süreci olan aydınlanma dönemi doğa yasalarının anlaşılmasına teşvik etmiştir. Daha önceki dönemlerde sıklıkla coğrafi keşiflere odaklanan coğrafya, aydınlanma dönemiyle birlikte yerel ve bölgesel ölçekteki detaylı gözlemlere, ölçümlere ve haritalamalara yönelik daha sistematik bir disiplin haline geldi. Aydınlanma düşünürleri, toplumu daha iyi anlamak ve yönetmek için bilimsel yöntemleri önerdiler. Bu, coğrafyanın toplumsal ve ekonomik yapıları anlamada önemli bir araç haline gelmesini sağladı. Coğrafya, yerel ve küresel düzeydeki toplumsal dinamikleri inceleyerek sosyal bilimlerle daha fazla etkileşimde bulundu.

Sanayi Devrimi

landscape photography of factory

18. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın ortalarına kadar olan bir dönemde, özellikle İngiltere’de başlayan ve ardından diğer Avrupa ülkelerine yayılan büyük bir ekonomik ve teknolojik dönüşüm süreci olan sanayi devrimi, tarım ve el sanatları temelli ekonomiden, makineleşmiş üretim ve endüstri tabanlı bir ekonomiye geçişi simgeler. Bu dönemdeki toplumsal değişimler, ekonomik, demografik, teknolojik ve kültürel alanlarda geniş kapsamlı etkilere neden olmuştur. Özellikle makineleşme ve endüstriyel üretim, şehirleşme ve göç, sınıf ayrımları ve işçi sınıfının oluşumu, teknolojik ilerleme ve inovasyon, sosyal ve kültürel değişimler, kadın emek piyasasına girişi ve demografik değişiklikler bu dönemde ilk sağlam adımları atılmaya başlamıştır. İlk dönemlere baktığımızda keşifler ve düşünce tarzlarında olan değişimleri getiren dönemler sonrası daha çok fiziki coğrafyayı ilgilendirirken daha detaya indirgenen ve doğrudan coğrafya ile ilişkili alt disiplinlerle ilişkili kavramlar ele alınmıştır. Bu kavramlar doğrudan coğrafya ve alt disiplinleriyle ilişkilendirilebilir, coğrafyanın çalışma alanlarıdır. Büyük göç dalgalarına neden olarak şehirlerin hızla büyümesine yol açtı. Bu durum, kentsel coğrafyanın ve şehir planlamasının önemli bir alan haline gelmesine neden oldu. Şehirlerin fiziksel düzeni, altyapı projeleri, nüfus hareketleri gibi konular coğrafyacıların ilgisini çekti. Endüstri bölgelerinin oluşmasına sebep oldu. Fabrikaların yoğunlaştığı bölgeler, ekonomik coğrafyanın bir odak noktası haline geldi. Bu dönemdeki ekonomik değişimler, coğrafi alanlardaki endüstriyel faaliyetlerin ve ticaretin analiz edilmesine katkıda bulundu. Demiryolları, buharlı gemiler ve diğer ulaşım araçlarının gelişimine yol açtı. Bu da taşımacılık coğrafyasının ve lojistik planlamasının önemini artırdı. Coğrafyacılar, coğrafi konumların ticaret, ulaşım ve endüstri açısından stratejik önemini inceleyerek bilimsel bir temel oluşturdular. Doğal kaynakların yoğun bir şekilde kullanılmasına ve çevre üzerindeki etkilerin artmasına neden oldu. Bu durum, coğrafyacıları doğal kaynak yönetimi ve çevre sorunlarını incelemeye yöneltti. Endüstri bölgelerindeki çevresel değişiklikler, coğrafi çalışmaların odak noktalarından biri haline geldi. Sanayi Devrimi’nin etkisiyle nüfusun dağılımı ve büyüklüğü önemli ölçüde değişti. Coğrafyacılar, nüfus hareketleri, demografik değişimler ve göç dinamikleri üzerinde çalışarak toplumsal coğrafya konularını incelediler. Sanayi devrimi aynı zamanda güçlü sanayileşmiş ülkelerin diğer bölgeleri sömürgeleştirme eğilimini artırdı. Coğrafi keşifler ardından yaşanan bu tür arayışlar küresel coğrafyanın daha karmaşık ve etkileşimli hale gelmesine neden olmuştur.

Ulusal Hareketler ve Devrimler

Ulusal hareketler ve devrimler ile imparatorlukların çöküşü, ulusal devletlerin oluşumu, imparatorlukların yerini ulusal devletlere bırakması, emperyalizm ve sömürgecilik, toprak düzenlemeleri ve ulusal sınırlar, sanayi devrimi sonrası göç dalgaları ve uluslararası ilişkiler ve güç dengesinde değişimler yaşanmıştır. Tüm bunlar coğrafyanın hem akademik hem de uygulamalı yönlerinde bir dizi önemli durumu beraberinde getirmiştir. Coğrafyanın uluslararası siyasetteki rolünü vurgulamıştır. Yeni ulusal devletlerin oluşumu, siyasi coğrafyanın yeniden şekillendirilmesine neden olmuş ve uluslararası ilişkilerde coğrafi faktörlerin belirleyici olduğu bir dönemi başlatmıştır. Birçok bölgede sınırların çizilmesini ve yeniden belirlenmesini beraberinde getirmiştir. Coğrafya bilimi, bu sınırların belirlenmesinde ve yönetilmesinde önemli bir rol oynamış, etnik, kültürel ve tarihsel faktörleri içeren analizler sunmuştur. Sanayi Devrimi sonrası dönemde birçok imparatorluğun çökmesi, coğrafya biliminin yeni coğrafi bağlamların anlaşılmasına odaklanmasına neden olmuştur. Kolonilerin bağımsızlık mücadeleleri, coğrafya biliminin sömürge bölgelerindeki değişen coğrafi yapıları incelemesine neden olmuştur. Yeni devletlerin kurulması, coğrafi sınırların belirlenmesi ve yönetilmesi coğrafya biliminin öncelikli konuları olmuştur. Aynı dönem ekonomik yapıların değişimine ve endüstriyel dönüşümlere de tanık olmuştur. Coğrafya bilimi, bu ekonomik değişimleri, endüstri bölgelerini ve ekonomik coğrafyayı anlamak adına önemli katkılarda bulunmuştur.

20. Yüzyıl ve Küresel Gelişmeler

Uzaydaki Astronot

20. yüzyılın ortalarından itibaren başlayan teknolojik devrim, coğrafya bilimine önemli katkılarda bulunmuştur. Uydu görüntüleme, hava fotoğrafçılığı ve Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) gibi teknolojik gelişmeler, coğrafyacılara dünya üzerindeki değişimlerin yanı sıra uzay biliminin de daha ayrıntılı ve hızlı bir şekilde analiz edilmesine imkan tanımıştır. İnternetin yaygınlaşması ve küresel bağlantılar, coğrafya biliminin uluslararası düzeyde daha etkileşimli hale gelmesine katkıda bulunmuş, bilgi paylaşımının hızlanması, coğrafyacıların dünya genelindeki gelişmeleri takip etmelerini ve ortak çalışmalar yapmalarını sağlamıştır. Küreselleşme süreci, ekonomik coğrafyanın önemini artırmış ve coğrafyacıları dünya ekonomisinin dinamiklerini incelemeye yönlendirmiştir. Uluslararası ticaret, finans ve üretim süreçleri coğrafi açıdan detaylı bir şekilde incelenmiş ve küresel ekonomik ilişkilerin anlaşılması üzerine araştırmalar yapılmıştır. 20. yüzyılın sonlarından itibaren çevre sorunları ve sürdürülebilirlik, coğrafyacıların öncelikli araştırma alanlarından biri haline gelmiştir. İklim değişikliği, doğal kaynak yönetimi ve kentsel sürdürülebilirlik gibi konular, coğrafyacıların küresel çevresel sorunlara çözüm arayışlarına odaklanmalarına yol açmıştır. Soğuk Savaş döneminde ve sonrasında, politik coğrafya ve jeopolitik analizler büyük önem kazanmıştır. Uluslararası ilişkilerin coğrafi boyutları, coğrafyacılar tarafından detaylı bir şekilde incelenerek, dünya genelindeki politik dinamiklerin anlaşılmasına katkıda bulunulmuştur. Kültürel ve sosyal coğrafya, 20. yüzyılın sonlarından itibaren daha fazla çeşitlenmiş ve derinleşmiştir. Kimlik, cinsiyet, toplumsal ayrımlar ve kültürel etkileşimler üzerine yapılan araştırmalar, coğrafya bilimini zenginleştirmiş ve insan-toplum etkileşimlerini anlama çabalarını artırmıştır. Günümüzde coğrafyacılar, geleceğe yönelik öngörülerde bulunmak ve sürdürülebilir çözümler üretmek amacıyla çalışmaktadırlar. Coğrafi Bilgi Sistemleri yanı sıra bilgi akışının akıl almaz boyutlarda hızlanması, coğrafi verilerin daha uzun ömürlü depolanıyor olması, daha sağlıklı öngörülebilir ortamların gelişmiş cihazlarda simüle edilebiliyor oluşuyla ileriye yönelik tahminlerin bilimsel olarak öngörülebilmesi ve en önemlisi bu verilerin analizinin bir birey gerektirmeden makine temelli olarak yapay zeka tarafından yapılıyor oluşu coğrafya bilimini gelecekteki sorunlara daha etkili bir şekilde yaklaşmaya teşvik etmektedir.

Bir Cevap Yazın...