Deliliğe Övgü

Adem/ Nisan 10, 2020/ Kitap/ 2 Yorumlar

Kitap Değerlendirmesi:

9/10
0

      Erasmus’un 1509’da kaleme aldığı ve Rönesansın ilk yıllarındaki Avrupayı saran Hümanist fikirlerden oluşan ve Reformda önemli bir rol oynayan eserdir. Eser tamamen Katolik Kilisesi’nin doktrinel kavgalarına ve yozlaşmasına yönelik esprili bir hicivdir. Erasmus deliliği “doğuştan gelen cehalet” anlamında kullanmıştır. Ve bu delilik Erasmus için insan olmanın önemli bir unsuru, insanı mutlak hazza götüren bir unsurdur. Öyle ki Erasmus deliliği konuşturmakla kalmamış, bilgeliğin hayatı zorlaştıracağı üzerinde de durmuştur.

Erasmus bize ne diyor?

desiderius e1586197343763
      Erasmus’un eserinden önce Deliliğin Tarihi‘ni okumayı istediğimi söylemeden geçemeyeceğim. Baskısı var ancak kısıtlı, umarım yeni baskısı çıkar. Erasmus, “Deliliğe Övgü”de baştan sona deliliğin kendisini konuşturuyor. Rotterdamlı Erasmus dostu Thomas More’un soyadının Yunanlıların deliliğe verdikleri Moria adını hatırlattığını söyler. Erasmus bir şey yapmaya karar vermiştir ve ciddi bir eser yazmak için yeterince zamanı olmadığından deliliğe bir övgü yazarak neşelenmeyi amaçlamıştır. Bunu Bu eseri o kadar ılımlı bir üslupla yazdım ki, bir kimseyi kırmaktan çok kendimi eğlendirmeyi düşündüğümü her okuyan görecektir. şeklinde belirtmekten kaçınmamıştır. Burada Erasmus ne kadar deli olmayı övse de bilgece bakmaktan kaçınamıyorum. Aslında kendinin bilge olduğunu da kanıtlamamış değil; bilmeden, bilgeye övgü misali… Nasıl mı? Dönemin isimlendirilmemiş ancak günümüzde bazı isemlerle ele aldığımız psikolojik ve tıbbi kavramlarını övgüsüne güzelce serpiştirmiş. Bunu yine deliliği övdüğü ” Hangi kadın gebeliğin rahatsızlıklarını, doğurmanın acılarını, tehlikelerini ve eğitimin yüklediği usandırıcı işleri ciddi olarak düşünseydi, bir erkeğin baştan çıkarıcılığına kendini kaptırırdı? Sonra bir kadın, bütün bu sıkıntıları çektikten sonra, benim aziz dostum “Unutma Tanrıçası” onu etkilemeseydi, kendini bu sıkıntılara bir kez daha sokar mıydı?   ifadesinde görmekteyiz. Burada bilmese bile “Unutma Tanrıçası”  günümüz “Oksitosin Hormonu”ndan başka bir şey değildir. Tebrikler Erasmus, aslında deliliğini bilgeliğine güzel dokundurmuşsun. Oksitosin kavramını burada ayrıntılı bir şekilde açıklama ihtiyacı duymuyorum, isteyen bu videoyu izleyebilir. kısaca kadını kadın yapan ve ona ilk çocukta çektiği dertleri unutturup ikinci çocuğu yapmasını sağlayan hormon diyebilirim. Hormon ve bir delilik… Belki de bunları bilmeden yaşamak, akışına bırakmak gerçekten iyi de olabilir aslında. Günümüzde, birçok psikolojik durum beynin kimyası ile ilişkilendirilip adlandırılmış. Sanki Erasmus oturup deliliği övmek yerine, günümüz bilinen ama kişi tarafından ayrıcalığı keşfedildiği takdirde onu ön plana çıkaracak, herkese etiket yapılan hastalıklarını “İnsan bunu bilmese ne olur? şeklinde sorgulayıp yazmış gibi,,, Eserin ilerleyen sayfalarında ” Zira işin doğrusuna bakılacak olursa, erkeklerden sonsuz derecede daha mutlu olmalarını bu deliliğe borçlu değil midirler?   sorusuyla kadınları deliliğin bir timsali olarak görmüş, mutluluklarını ona bağlamıştır. Günümüzde baktığımız zaman kadınlarda intihar oranı daha düşüktür. Çünkü, erkeklere göre olaylara yaklaşımları daha çok empati üzerinedir ve olayları daha kolay tolere edebilirler. En basitinden bir baba ve erkek çocuk arasında basit bir olay olduğu zaman günlerce konuşmama durumu olurken, bu durum anne ile olduğunda kısa süreli olmaktadır.

The Praise of Folly 1      ”  Tüm tanrıların rızası için, hayatın haz ile, yani delilikle lezzetlendirilmemiş hangi bir anı, dertli, sıkıntılı, nahoş, tatsız, katlanılmaz değildir?   Yani; deliliğe bir haz unsuru olgusunda bakmış, Deli olmayan bir kişinin dertli, sıkıntılı, nahoş ve katlanılmaz bir dönem geçirdiğine değinmiş. Kısacası mutluluğu deliliğe yüklemiş. (Dini kısmına en son deyineceğim.) Buna istinaden çok bilmenin/bilgeliğin iyi olmadığını ise  ”  Bilgelik insanları mahcup kılar. Onun içindir ki bilgeleri sürekli olarak yoksullukla, açlıkla, acılarla savaşır, değer görmeden herkesin aşağılama ve nefreti içinde yaşar görürüz. Deliler ise tam aksine, bolluk içinde yüzerler, devletleri idare ederler, özetle en mutlu, en verimli talihe kavuşurlar. Bana gelince(delilik), ben insanı, incitmeden, hayatının en mutlu, en tatlı anlarını geri getiriyorum. Ah! İnsanlar, bilgelikten vazgeçerek bütün yaşamlarını benimle geçirseler. Böylece kederli bir ihtiyarlıktan habersiz olurlardı ve sürekli bir gençliğin büyüsü üzerlerine sevinç ve mutluluk saçardı.   şeklinde açıklamıştır. ” Evet, insanlar ne kadar bilgeyse, mutluluktan o kadar uzaktırlar. Delilerden, daha deli olduklarında, insan olduklarını unutur, tanrı gibi görünmek isterler; bilim üzerine bilim sanat üzerine sanat yığarlar ve bunların her birini doğaya karşı savaşmakta birer silah olarak kullanırlar.   Yine deliliği savunduğu gibi  hümanizmden de geri kalmamıştır.

delilige ovgu the praise of folly    Yönetimde deliliğe bakış açışı ise insan hayatının temelinin deliliğe dayandığını savunmasına bağlı olarak günümüz düzeninin(kanun, din, devlet, meclis, mahkeme) kuran ve koruyanın da delilik olduğunu, saçma sapan düşüncelerle dünyayı idare edenin de delilik olduğunu ” Filozoflar hükümdar yahut hükümdarlar filozof olsalardı devletler ne mutlu olurlardı. ” sözüyle savunmuştur.

      Erasmus’a göre din de bir tür deliliktir; İnanç hiçbir zaman akla dayanmaz, imana dayanır. Erasmus, dini akıl ile yorumlamaktan daha çok bireyin Tanrı’ya kurduğu kişisel ilişkilerle yürekten gelen basit inançlarla dönülmesini savunur. Ve kutsal kitapların gerçek ruhu olarak gördüğü -sade, naif ve tevazu olmayı- takip etmemizi tavsiye eder.Bunlar mutlu bir hayat için temel insani özellikleri oluşturur.

Desiderius Erasmus

desiderius erasmus

   Desiderius Erasmus 27 Ekim 1466 yılında Rotterdam’da doğduğu tahmin edilmektedir. Erasmus’un babası bir rahipti. Eğitim hayatına başladı ve Okul Ortak Yaşam Kardeşliği cemaatinde hümanist düşüncelere yakınlık duymaya başladı.

      Ailesinin ve kardeşlerinin ona uygun gördüğü manastır hayatını benimsemese de karşı çıkmadı. 1492 yılında papazlığa atandı. manastır yaşamı edebiyat alanında çalışmalar yapmasına engel olmasa da bireysel özgürlük tutkusunu uyandırdı. 2 yıl sonra Manastır’dan ayrıldı ve Cambrai piskoposunun sekreteri oldu. 

      Kısa süre sonra ilahiyat eğitimi için Paris Üniversitesine girdi. Erasmus Paris’te hümanistler ile tanışma fırsatı buldu. Frankların Kökenleri ve Yaşam Tarzları Üzerine isimli makalesi ile ismini duyurmayı başardı. Bu dönemde bir çok el yazması kitap hazırladı. Bu eserler arasında Teklifsiz Konuşmalar Erasmus’un en önemli eserleri arasında yer aldı. 

      Kuzey Avrupa Rönasans’ının önemli ustalarından olan Erasmus’un tek isteği rahat bir çalışma ortamıydı. Bir öğrencisinin isteği işe İngiltere’ye gitti. Dönemin soylu insanları ile tanışması onun sık sık İngiltere’ye gitmesine neden oldu. Yaşamı süresince Plinius ve Seneca gibi önemli Latin yazarların eserlerini derledi ve Yunan edebiyatından çeviriler ile uğraştı. 

      1500 yılında İngiltere’den ayrıldı ve Eski Sözler isimli atasözleri derlemesini yaptı. Fransa’da bir süre yaşayarak Yunanca’sını ilerletme şansını yakaladı. Din üzerine olan düşüncelerini Hristiyan Savaşçının El Kitabı isimli eserini yazdı. 

      İtalya’da papalık çevresinde bir sürü dost edinmesine rağmen İngiltere’ye döndü. Burada Deliliğe övgü isimli eserini yazdı. Bu eserinde muhteşem zekasını ortaya koydu. Cambridge Üniversitesinde Yunanca dersler verdi. 

      Papa III. Paulus tarafından Deventer başrahip unvanı verildi. Erasmus yapıtlarını Latince olarak kaleme aldı. Sevgili Tanrı isimli eseri ise Flemenkçey’di. Erasmus Hümanizm’in öncülerinden biriydi. 

Kaynak: Kidega

Kitap Arkası Yazısı

desiderius erasmus

DESIDERIUS ERASMUS

      1495 yılında Hollanda’nın Rotterdam kentinde doğan, sonraki yıllarda dini eğitim alarak Papaz olan Erasmus yaşamının ilerleyen yıllarında kiliseden izin alarak cübbesini çıkardı ve bilimsel araştırmalar yaptı. Deliliğe övgü onun günümüze kadar canlılığını yitirmeyen tek eseridir. Eserde işlenen görüşe göre gerçek bilgelik, deliliktir. Kendini bilge kabul etmek ise, gerçek deliliktir. Kitapta delilik, kendi kendisine övgüler düzer: bu arada çocuklukta ve yaşlılıkta, aşkta, evlilikte ve dostlukta, politikada ve savaşta, edebiyatta ve bilimde deliliğin her zaman egemen olduğu açıklanır. Dini kurumlar ve din adamları bu çerçevede değerlendirilir. Erasmus, deliliğin ağzından çağının kilisesine ve o kilisenin mensuplarına en acımasız eleştirilerde bulunur. Bu niteliğiyle “Deliliğe Övgü” çağlar boyunca bağnazlığa karşı kaleme alınmış en yetkin yapıtlardan biridir. Yapıtın yazılışını izleyen sonraki yüzyıllarda düşünce düzeyindeki bağnazlığın her türlüsüne yönelen bir eleştiri olarak yorumlanması, belki de bugüne kadar koruduğu kalıcılığının en temel nedenidir.

"Ciddi şeyleri alaya almak kadar çocukça bir şey nasıl yoksa, alayları ciddiye almak kadar da alaylı bir şey yoktur."
desiderius erasmus
Desiderius Erasmus
"İnsanlığı hoşgörüyle karşılamayan, kininin insanlara değil kötü huylara olduğunu güzelce göstermiş olur."
desiderius erasmus
Desiderius Erasmus
"Bir kişi olduğu şey olmaya hazır olduğunda mutluluğa ulaşır."
desiderius erasmus
Desiderius Erasmus
"Yersiz bir bilgeliğe sahip olmak ne kadar delilikse, muzır bir bilgelik sahibi olmak da o derecedir."
desiderius erasmus
Desiderius Erasmus

2 Comments

  1. Bizi delirtenlere gelsin.

    1. Cicero’nun dediği gibi “Dünya delilerle dolu.” değil mi zaten. 🙂

Bir Cevap Yazın...