Gıda Güvenliği ve Gıda Farkındalığı
Adem/ Ocak 9, 2021/ Araştırma, Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), Coğrafya/ 0 Yorumlar
Gıda Güvenliği ve Gıda Farkındalığı
Kişinin Beslenme Hakkı
Dünya Sağlık Örgütü sağlığın tanımını “Sadece hastalık ve sakatlığın olmaması hali değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan tam bir iyilik hali” olarak tanımlamaktadır. Bu halin sağlanması için insana ait, her ulus tarafından temel haklar tanınmıştır. Bireyin temel haklarından bir tanesi de tüm halklar ve uluslar için ortak bir başarı standardı olarak 10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından Paris’te kabul edilen Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi (EİHB) ile resmiyete kavuşan “kişinin beslenme” hakkıdır. Böylece kişinin beslenme ile ilgili hakkına ilk olarak 1948 tarihinde yer verilmiş olur.
EİHB’den sonra, 16 Ekim 1945 tarihinde Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü olarak bilinen FAO (Food and Agriculture Organization), vizyonunu: “Yiyecek ve tarımın herkesin, özellikle de en yoksulların yaşam standartlarının iyileştirilmesine katkıda bulunduğu, açlıktan ve yetersiz beslenmeden uzak bir dünya” şeklinde belirledi. Ardından FAO tarafından yürütülen ilk Dünya Gıda Araştırması 1946 tarihinde yayınlandı.
13-17 Kasım 1996 tarihleri arasında Dünya Gıda Zirvesi (DGZ)’nde bir araya gelindi. DGZ’ye 186 ülkeden devlet başkanları ve diğer üst düzey yetkililer katıldı. Böylece devlet liderlerinin tarihte ilk defa, dünya ‘gıda güvenliğine’ ve vatandaşlarının sağlıklı bir yaşam sürmek için ihtiyaç duydukları gıdaya erişme yöntemine dikkat verdikleri görüldü. Zirvede, Roma Dünya Gıda Güvenliği Bildirgesi ve Dünya Gıda Zirvesi Eylem Planını kabul edildi.
Roma Dünya Gıda Güvenliği Bildirgesi’nin gerçekleştirmeyi hedeflediği 7 amacı vardı;
- Gıda güvenliğine elverişli koşulları oluşturmak
- Herkes için yiyeceğe erişimi sağlamak
- Gıda üretiminde sürekli artış
- Ticaretin gıda güvenliğine katkısı
- Acil yardım ne zaman ve nerede gerekli
- Gerekli yatırımlar
- Ülkelerin, organizasyonların ve insanların bireysel veya toplu olarak sonuçlara ulaşması için ortak çaba göstermesi.
Eylül 2000 tarihine gelindiğinde 2015 itibarıyla son 15 yılda 700 milyon insanın yoksulluktan kurtarılmasına yardımcı olan Binyıl Kalkınma Hedeflerini de hayata geçirildi. Binyıl Kalkınma Hedefleri, toplumları yoksulluk, açlık, hastalık, cehalet, çevresel bozulma ve kadınlara karşı ayrımcılıkla mücadele etmeye adamıştı.
Binyıl Kalkınma Hedefleri
- Aşırı yoksulluğu ve açlığa son vermek
- Evrensel temel eğitimi sağlamak
- Cinsiyet eşitliğini sağlamak ve kadınları güçlendirmek*
- Çocuk ölümlerini azaltmak
- Anne sağlığını iyileştirmek
- HIV/AIDS, sıtma(malaria) ve diğer hastalıklarla mücadele etmek
- Çevresel sürdürülebilirliği sağlamak
- Kalkınmayı sağlamak için küresel bir ortaklık modeli geliştirmek
*Kadınların güçlendirilmesi: Kadınların kendi yaşamları üzerinde kontrol sahibi olmaları ve stratejik seçimler yapma becerisi kazanmaları sürecidir. Güçlendirme, yoksulluğu ortadan kaldırmak için önemli bir stratejidir. Genellikle aşırı yoksulluğun en büyük yükünü taşıyan kadın ve çocukların durumuna özel dikkat gösterilmelidir.
1996 yılında başlayan süreç, beş yılın ardından 2002 yılında, Dünya Gıda Zirvesi Bildirgesi kapsamındaki bir dizi hükümetler arası müzakerelerin ardından yeniden hız kazandı. FAO Konseyi, Gıda Hakkı İlkeleri olarak bilinen Ulusal Gıda Güvenliği Bağlamında Yeterli gıda hakkının aşamalı olarak gerçekleştirilmesini destekleyen Gönüllü Kılavuz İlkeleri’ni oybirliğiyle kabul etti.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri
Gıda güvenliği, küresel, bölgesel ve ulusal düzeyde sosyo-politik önceliklerin temel itici gücü olmuştur ve olmaya devam edecektir. Artan dünya nüfusu, sürdürülebilir kalkınma endişeleri ve dengesiz gelir artışı, gıda ve tarım sektörünü aşağıdaki gibi kalıcı zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır:
- Toplam gıda bulunabilirliğini artırmak,
- Tüketici sepetinin artan çeşitliliğini karşılamak,
- Yiyecekleri uygun fiyatlarda tutarken daha yüksek kalite standartlarını (güvenlik, çevre, refah ve etik) sağlamak.
Dünyada başlıca gıda trendlerine bakıldığı zaman; altmışlardan seksenlere kadar dünya nüfusu yıllık %2 oranında büyüyordu. Ancak o dönemden sonra dünya nüfusu 2,5 milyar artarak 2019’da 7,7 milyara ulaştı. Nüfus artışının gıda talebi üzerindeki etkin bir faktör olması % 1’e yakın oranlarda da olsa bile, gelecekte gıda talebinin etkin bir faktörü olarak kalmaya devam edecektir.
Ticaret yoluyla kolaylaştırılan tüketim, son yirmi yılda nüfustan daha hızlı artıyor ancak bu durum kişi başına tüketimin artmasıyla sonuçlanıyor. Bu durum iki ana gelişme ile karakterize ediliyor;
- Sağlanan gelir artışı ile tüketimin daha büyük miktarlarda yapılması ve kişileri yüksek değerli ürünlerin yönlendire yönlendirmesi.
- Toplumsal alışkanlıklar, sağlık sorunları ve çevresel ya da iklim değişikliği gibi ortaya çıkan itici güçlerden kaynaklanan, karmaşık ve sürekli hareket halinde olan tüketici tercihlerindeki değişiklikler
Gelişmekte olan ekonomilerdeki gelir artışı, et ve süt ürünleri gibi daha yüksek değerli ürünlerin tüketiminin artmasına yol açıyor. Gelişmiş ekonomilerde artan toplumsal ve çevresel endişeler tüketici tercihlerini etkileyerek kırmızı et tüketiminin azalmasına neden oluyor.
Kıta Ölçeğinde Yetersiz Beslenme Oranları
Küresel iklim değişikliği ve insanın fiziki anlamda çevre üzerindeki etkisinin devam etmesi alınan tedbirlerin önüne set çekiyor. Cinsiyet eşitsizliği devam ettiği gibi insanın doğasında olmayan, sonradan öğrenilen ırkçılık, günümüzde de sürüyor. Fakir ve zengin yaşamlar ile kırsal ve kentsel yaşam arasındaki fark keskin çizgiler halinde ayrılıyor, gettolaşma devam ediyor. İnsanlık her şeyin kendisi için yapıldığı şehirlerde yaşıyor. Ülkemizin de yakından şahit olduğu çatışmalar ulusal değil uluslararası alanda etkili olup kalkınma hedeflerini doğrudan etkiliyor. Bugüne kadar biriken veriler bu süreci takip etmemizi kolaylaştırıyor ancak iki milyon yıllık hayat için kayıt altına alınan son yüzyıl bizim için yeterli değil ve gelecek verilerin analizi ile farklı modellerin geliştirilmesi ilerleyen dönemlerdeki uluslararası hedeflerde daha somut kararlar alınmasını sağlayacaktır.
İnsan için en önemli değer okumaktır; okumak, edinilen tecrübeyi önceden sezgilemektir, farkındalığı arttırır. Burada okumaktan kasıt kitap okumak anlaşılmamalı. Yeri gelir insan da okunur. İnsanın insanla hemhal olduğu ortamda daha okunabilir hale gelen insan gibi insanın bilgiyle hemhal olabildiği noktaya gelebilmeli. Günümüzde bu teknoloji altyapısı ile birbirine bağlı aygıtların meydana getirdiği bağlantılar sonucu oluşan bir ağ aracılığıyla sağlanıyor. Her an her varlığı etkileyen bir olay meydana geliyor, bir gelişme sağlanıyor; bir yerde yeni bir fikir ortaya çıkıyor, bir yerde doğa kaynaklı afet meydana geliyor ve gerisinde canlı cansız etkilediği unsurlar üzerindeki değişimleri ile etkilerini bırakıyor, bir yerde insan suya set çekip ve enerji üretiyor, bir yerde şehirleşiyor yeni ihtiyaçların doğmasına neden oluyor; insanlık tüketiyor ve tükeniyor. Çoğu insan tüketildiğinin farkında değil. Kendi kaynaklarını sürdürebilmek için yeterli düzeyde farkındalığa sahip değil, olması da istenmiyor. Kakao çekirdeklerini toplayan kişinin bu çekirdeklerden çikolata yapıldığına dair neden farkındalığı olmasın ya da olması istenmesin? Dünyanın herhangi bir yerindeki çocuğun bir futbol topuna karşı farkındalığı neden gelişmesin, gelişmesi istenmesin? Bu yetişkin insan ya da yetişecek olan çocuk bunu farkında olursa bazılarımız için gerçekten her şey değişir mi? Bu farkındalık ile oluşan bilinç olması gereken üst düzey eşitliği beraberinde getirmez mi? Aslında her varlık dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın meydana gelen bir değişimden etkileniyor. Bazı insanlar bu değişimlerden haberdar bile değiller. Bu kişiler de mevcut ağ yapısına dahil edilmeli, gerekli teknolojiye erişmeleri sağlanmalı. İletişime ilişkin istatistikler incelendiğinde ve internete erişebilen nüfus oranları dikkate alındığında dünya genelinde bunun sağlanamadığı açıkça görülüyor.
Dünyada İletişim Oranları
Dünyada Beslenme Oranları
Kaynağını “FAOSTAT, New Food Balances”in oluşturduğu veriler dahilinde ulaşılan her ülke için kişi başına düşen günlük toplam kalori miktarının gösterildiği arayüz ArcGIS Online kullanarak hazırlanmıştır. Solda yer alan harita alttaki grafikler ile etkileşim halinde olup sol üstte yer alan seçim aracı aktif hale getirilerek yapılan seçimler ya da ülke üzerine tıklanarak “Select” ile yapılan seçimleri filtrelemektedir. Sağda yer alan harita ise 2018 yılına ait olan günlük toplam kalori miktarına ilişkin verilerin 2014 yılı ile orantılanması sonucu ortaya çıkmıştır.
KAYNAKLAR;
[1] Milletler, B., & Komisyonu, T. İ. H. İ. (1949). İnsan hakları evrensel beyannamesi.
[2] FAO. FAO and the 8 Millennium Development Goals, Info Sheet.
[3] UN Commission on the Status of Women, Commission on the Status of Women: Report on the forty-sixth session (4-15 and 25 March 2002), 25 March 2002, E/2002/27 – E/CN.6/2002/13,
[4] FAO, 70 Years of FAO (1945-2015). Rome, Italy. (2015)
[5] European Commission. Market analyses and briefs. Number 16, Global food supply and demand (09/2019).
[6] UNDP. Human Development Index (HDI). (2020). http://hdr.undp.org/en/content/download-data, (Erişim Tarihi: 26.12.2020
[7] FAOSTAT, New Food Balances. http://www.fao.org/faostat/en/#data/FBS, (Erişim Tarihi: 26.12.2020)
[8] Global SDG Indicators Database. https://unstats.un.org/sdgs/indicators/database/?indicator=5.4.1, (Erişim Tarihi: 26.12.2020)
Yazıyı paylaş:
- WhatsApp'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Twitter üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Arkadaşınıza e-posta ile bağlantı göndermek için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Daha fazla
- Pinterest'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Linkedln üzerinden paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Telegram'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Reddit üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Tumblr'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)